Gökyüzü karıştı: Kontrolör kalmadı, uçaklar havalanamadı! ‘120 bin doları seçiyorlar’

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr –ABD’de son günlerde yaşanan bir kriz, her geçen gün daha da yoğunlaşan hava trafiğini sekteye uğrattı. Havacılık açısından hayati önem taşıyan hava trafik kontrolörleri başta olmak üzere, pek çok çalışan maaşlarını alamıyor. Bu durumda maaşını alamayan çalışanlar işe gelmiyor ve durmaksızın devam eden hava trafiği için iptal ve ertelemeler söz konusu oluyor. Öyle ki krizin büyüdüğü son 1 ay içinde Federal Havacılık İdaresi (FAA), güvenlik endişeleri nedeniyle 40 büyük havaalanında uçuş kısıtlamalarını zorunlu kıldı. Çünkü kontrolörlerin iş yükü artıyor, uzun çalışma saatlerinde daha fazla uçağın güvenli seyri onlara emanet ediliyordu. Haliyle güvenlik endişeleri kaçınılmaz oluyor. ABD’deki 40 havalimanında 9 Kasım günü 2 bin 800’den fazla iptal ve 10 bin 200 gecikme yaşandı. Bu, ‘hükümetin kapanmasının’ başlangıcından bu yana en kötü durumdu. Amerikan Havayolları, kapanmanın başlamasından bu yana 4 milyon yolcunun etkilendiğini açıkladı. FAA, hava trafik kontrol güvenliği endişeleri nedeniyle hava yollarına 7 Kasım gününden itibaren 40 büyük havalimanındaki günlük uçuşları yüzde 4 oranında azaltma talimatı vermişti. Uçuşlardaki kesintilerin 11 Kasım’da yüzde 6’ya, 14 Kasım’a kadar yüzde 10’a ulaşması bekleniyordu. Ancak 10 Kasım’da ABD’nin tarihindeki en uzun “hükümet kapanması” 10 Kasım’da sona erdi. Yaşanan tüm bu aksaklıklar ve ABD içindeki sosyoekonomik bu krizin temelleri ise 1980’lere dayanıyor. Hava trafik kontrolörlerinin hayati önemi ülkede yaşanan bazı havacılık kazalarına bakıldığında çok daha gözle görünür bir hal alıyor. Peki ABD’de havacılığın geleceği nereye gidiyor? Yaşanan bu sorunların perde arkası ve sonrasında neler var? Boeing 747 Kaptan Pilotu Bahadır Acuner konuyu tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye anlattı.

ÖLÜM KONTROLÖR YOKKEN YAKALADI: ‘1980’LERDEN BERİ SORUNLU’

27 Mart 1977’de KLM’in 4805 sefer sayılı uçuşu için Boeing 747’deki 248 kişi hazırdı. Uçak pistin başında pozisyon aldığında aslında pek çok aksilik atlatılmış, Gran Canaria Havalimanı’nda olması gereken KLM uçağı gibi onlarca uçak daha ‘bombalı saldırı ihbarıyla’ yine İspanya’daki Tenerife’ye yönlendirilmişti. Pek çok pilot, Tenerife’nin alışık olmadığı kadar yoğun bir telsiz trafiğine dahil oluyor, kulenin neredeyse su içecek vakti kalmıyordu. KLM’in kalkış için izin beklediği sırada pistte bulunan ve taksi yoluna girmek için kuleden yönlendirme alan 396 yolculu Pan Am’ın 747’si ile devam eden telsiz konuşması, aynı andaki diğer telsizleri kesiyor ve konuşmalar sadece birer ‘cızırtı’ olarak alıcıya ulaşıyordu. Tam da böyle bir anda KLM pilotları kritik bir soru sormuş ve kulenin Pan Am uçağına verdiği ‘uygundur’ cevabının kendilerine verildiğini zannetmişti. KLM o an kalkış izni istemişti. Üstelik Pan Am hala pistteyken… Sonuçta ise havacılık tarihinin en ölümcül kazası yaşanmış, iki 747 birbirine çarpmış ve 583 kişi hayatını kaybetmişti. Kule ve pilotlar arasında yaşanan ufak bir iletişim sorunu, havacılık tarihinin en acı olaylarından birine sebep olmuştu. Takvimler 19 Kasım 1996’yı gösterdiğinde ise bu kez kulenin, yani hava trafik kontrolörünün olmadığı havalimanlarından biri olan ABD’deki Quincy’de iki uçak iletişim sorunu yaşayarak kesişen pistlerde çarpışmıştı. Kazada iki uçaktaki toplamda 14 kişi yaşamını yitirdi. Yaşanan kazalar aslında hava trafik kontrolörünün önemini ve kritik görevini gözler önüne seriyordu. Öyle ki NTSB (Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu) yaşanan kazanın ardından havalimanı işletmecilerine ‘kontrolörün mutlaka bulunması gerektiğini’ önermişti. Ancak ABD’nin yıllardır çözüme kavuşturamadığı sorunlarından biri olan kontrolör eksikliğinin temelleri 1980’lere dayanıyordu. Kaptan Pilot Bahadır Acuner, yaşananları şöyle özetledi:

“Amerika’da yaşanan kriz hakikaten büyük. Ulaştırma Bakanı’nın söylediği, ‘Hava sahasını kapatacağız’ sözlerini yanlış yorumladılar. Zannettiler ki oradan uçak uçmayacak. Ancak olay o değil. Bazı hava sahalarında 100 km² çapında bir bölgeye bir tane kontrolör bakıyor. Yanındaki bir 3 km’lik bir alanı ise başka bir kontrolör yönetiyor. İşte ama kontrolörlerden bir tanesi artık maaş almadığı için işe gitmiyor. Bu sefer ne oluyor? Bir kontrolöre 2 hava sahasını vermiş oluyorlar. Dolayısıyla bir kontrolör 200 km’lik bir hava sahasını kontrol etmiş oluyor. Çok gözden kaçan şeyler olabilir bu nedenle. İnsanların kapasitesini zorlayan bir şey bu. Zaten Amerika’da yıllardan beri hava trafik kontrolörleri sıkıntısı var. 1980’lere dayanan bir sorun var. O zamanki başkan var olan sendikalardan ve durumdan şikâyet ediyor. Çalışanlar grev yapmaya niyetlenince başkan işten çıkarma yoluna gidiyor. Modern dünyada Avrupa’ya baktığınızda, Kanada’ya baktığınızda çoğu devlet çalışanı değil, devletin şemsiyesi altında bir şirket tarafından yönetildiği için daha iyi paralar verebiliyorlar. Çünkü devlete para verecek devletin elemanı olduğunuz zaman devletin bazı para verme kıstasları var. Amerika’da işte birtakım seviyeler vardır. Mesela G3 seviyesinden girersiniz, senelik 40 bin dolar maaş alırsınız. Sonra G7 seviyesine çıkarsınız. O da 55 bin dolara çıkar ve devlet bu kadar maaş verir. Şimdi, devlet Washington DC’de o kadar maaş verdiği zaman, diğer hava trafik çalışanlarına o kadar maaş vermek zorunda kalıyor. Özellikle işte New York gibi, şey gibi Washington gibi, Los Angeles gibi pahalı şehirlerde insanların maaşının çok düşük kalmasına yol açıyor. Bu yıllardan beri gelen bir sorun.”

GENÇLER NEDEN SEÇMİYOR? 120 BİN DOLAR MI, 30 BİN DOLAR MI?

Dünyanın pek çok yerinde tüm yaşamını kazanacağı mesleğini seçen gençler, ne kadar maaş alacaklarını da sorguluyor. Bu noktada yükselen meslekler listesinde her ne kadar havacılık alanından basamaklar da olsa, kontrolörler listede yok. Pilot ve hostesler listede bulunurken, kontrolörler en az pilot kadar maaş almaları gerektiğini savunuyor. Dünyanın her yerinde en parlak mesleklerden biri olan ‘yazılım mühendisliği’ ve ‘hava trafik kontrolörlüğü’ değerlendirildiğinde ortaya havacılık açısında olumsuz bir tablo çıkıyor. Çünkü gençler, bu alanda yükselmeyi tercih etmiyor.

Kaptan Pilot Bahadır Acuner bu konuyu, “Bu sorun ortaya çıktığından bu yana insanların bu mesleği seçmemesinin nedenleri de önemli. Havacılığı seviyorlar ama yazılımcı olsa senede 120 bin dolar para kazanacak. ‘Niye gideyim de 30 bin dolarla kontrol kulesinde işe başlayayım’ diyebilirsiniz. Zaten insanların tercihi de genellikle bu yönde oluyor. Dolayısıyla 1980’lerde gelen hava trafik kontrolörlerinin işten atılma sürecinden bu yana iş cazipliğini kaybetmiş durumda” diye değerlendirdi.

14 MİLYAR DOLARA MÂL OLDU! ‘OLAYIN PSİKOLOJİK YÖNÜ DE VAR’

Hükümetin kapanması pek çok kişi için maliyetler açıklanmadığı sürece durumun ciddiyetini net olarak anlatmıyor. Oysa 43 günlük kapanmanın hükümete maliyeti 14 milyar dolar. Yani oldukça önemli maddi zarar söz konusu. Yaşanan kapanmanın tek maliyeti hükümete değil. Kontrolörler, yolcular, hava yolu şirketleri ve uçuş ekipleri de durumdan ciddi şekilde etkilendi. Üstelik çalışmaya devam eden her çalışanın iş yükü de neredeyse 2 katına çıkmış olduğundan, hükümetin kapanmasının psikolojik sebepleri de artık gözle görülür hale geldi. Kaptan Pilot Bahadır Acuner durumu şu şekilde yorumladı:

“Bütçe görüşmeleri nedeniyle ‘zam yapamıyoruz’ diyorlar. ‘Siz devlet memurusunuz. Size zam vermeye kalksak bu sefer diğer devlet memurları ne olacak?’ diyerek zamlı maaş veremiyorlar. Hava trafiğini özelleştirme fikri öne çıkıyor. Mesela Kanada’da 1990’ların başından beri özelleşmiş durumda ve Kanada’da da hiç böyle sorunlar yok. Ancak özelleştirmek için de birtakım politik unsurlar devreye giriyor. Sonuçta ne sorunu çözüyorlar, ne işi cazip bir hale getirecek maaş verebiliyorlar. Bu sadece devletin kapanmasıyla ilgili bir sorun değil. Bu yıllar boyu devam eden bir olay. 45 gün boyunca işe gidiyorsunuz. Bir de bu durum nedeniyle günde 8 saat çalışmak yerine 12 saat çalışıyorsunuz. Bu arada evinizin kirasını nasıl ödeyeceksiniz? Arabanızın taksitini nasıl ödeyeceksiniz? Çocuğun okul parasını nasıl ödeyeceksiniz? Onları düşünüyorsunuz. Bir de olayın psikolojik yönü var. Çünkü bunları düşünen bir insan özellikle hava trafik kontrolörü veya bir pilot, böyle kritik işleri yapan insanlar sağlıklı karar da veremez. Yani olay çok çok boyutlu. Sadece hava sahasının kapanmasından çok daha büyük bir sorun var hava trafik konusunda Amerika’da.”

KONTROLÖRLÜKTE VATANDAŞLIK ŞARTI! KATAR KULELERİNDEKİ TÜRKLER

ABD’de bir devlet çalışanı olmak için mutlaka ‘vatandaş’ olmanız gerekir. Bu durumda da dışarıdan kontrol kulesine takviye alınamaz. Ancak dünyanın her yerinde aynı kurallar geçerli değil. Her ne kadar havacılık alanında çalışan açığı çektiği sıklıkla gündeme gelen Orta Doğu ülkeleri olduğu bilinse de, bu ülkeler çalışanlarında vatandaşlık şartı aramıyor. Katar, İran, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde her an başka bir ülkenin vatandaşı olan bir havacıyla karşılaşabilirsiniz. Kule de buna dahil! Kaptan Pilot Bahadır Acuner bunu şöyle anlattı:

“Amerika’da devlet memuru olarak çalışabilmeniz için vatandaş olmanız lazım. Green Card’lı olmak bile yeterli değil. Uzun yıllardan beri yetişmiş insan sıkıntısı olduğu için hemen 1 ayda, 2 ayda çözülecek şeyler değil. Tabii 1 ayda, 2 ayda çözülecek yönleri de var, çözülmeyecek yönleri de var. Katar gibi ülkelerde Türk hava trafikçisi var mesela. Bağdat kontrolde bile Türk kontrolörleri var.”

11 EYLÜL DÖNÜM NOKTASI! ‘SORUN KONTROLÖRLERDEN İBARET DEĞİL’

11 Eylül 2001 ABD’deki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’nden yükselen duman dünyada pek çok dengeyi değiştirecekti. Tabii ki ülke içinde ve havacılıkta da yaşanan gelişim ve değişimler olmalıydı. Özellikle güvenlik açığı oluşturacak herhangi bir şey göz ardı edilemezdi. Bu nedenle de havalimanları değişimin kıvılcımlarını saklıyordu. Artık özel şirketlere güvenilemez, devlet yetkililerinin duruma el koyması beklenirdi. Böylece devlete bağlı çalışan pek çok kişinin hükümetin kapanmasının etkilenmesi kaçınılmaz hale geliyordu. ABD’deki büyüyen hava trafik kontrolörü sorunu, yer hizmetleri ve güvenlik için de söz konusuydu. Uçuşların iptali ve gecikmelerin tek sebebi kule değildi. Kaptan Pilot Bahadır Acuner, bu durumu da açıklayarak sözlerini noktaladı:

“11 Eylül’den önce havaalanlarındaki bütün güvenlikler özel şirketlerdi. Mesela 11 Eylül’den sonra güvenlik açığı nedeniyle de ‘Teröristler uçakları ele geçirdi’ dendi ve bir anda bütün havaalanlarındaki güvenlik işlerine TSA (Transportation Security Administration) adı altında bir bölüm kurdular. Herkes devlet çalışanı oldu. Mesela bu insanlar da günlerce maaşlarını alamadı. Maaş alamadıkları için, tıpkı hava trafiği kontrolörlerinin de olduğu gibi, ‘Bekletmiş iznim var, onu kullanayım. Başka işler yapayım, para kazanayım’ diyorlar. Öyle olunca sadece hava sahasının kapanmasından değil, güvenlikten dolayı da saatler sarkıyor. Diyelim ki öğleden sonra 4’te uçağınız var. ‘Önceden gelin’ diyorlar, gidiyorsunuz. 4 saatte havaalanında güvenlikten geçemeyen insanlar var. Şöyle düşünün, 4-5 saat bekleyip güvenlikten geçiyorsunuz. Uçağınıza bineceksiniz, diyorlar ki 3 saat gecikme var.”