Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar Dışişleri Bakanlığı’nın ev sahipliğinde Doha’da düzenlenen 23. Doha Forumu’ndaki “Newsmaker Interview” oturumuna katıldı. Fidan, sunucunun, “Suriye’de hızlı gelişmeler yaşandı. Geriye dönüp baktığınızda en büyük korkunuz neydi? Suriye’de o noktada meydana gelebilecek olaylarla ilgili en büyük korkunuz neydi?” soruları üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Suriye bizim için her zaman çok önemli bir ülke olmuştur. Komşu ülkemizdir. 900 kilometreyi aşkın kara sınırımız var Suriye ile. Suriye’de ve Irak’ta her ne olursa olsun bu olanların etkilerini derhal Türkiye’de görüyoruz.
Dolayısıyla Suriye’de patlak veren olayların Türkiye’ye dönük çok büyük etkisi oldu. Emniyet açısından, güvenlik açısından, mülteci krizi açısından, ekonomi, sınır sorunları açısından ve pek çok bakımdan çok büyük bir etkisi oldu Türkiye üzerinde.
Ancak daha önemlisi Türkiye belirli yükleri taşıyabilecek bir ülke. Suriye’de insanlık trajedisi gerçekleşti. Bu dayanılmaz idi bizim için. Bu nedenle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan bir açık kapı politikası benimsedi. Zalim Esad rejiminden kaçan milyonlarca insana, evlerini, yurtlarını terk ederek kaçan insana kapılarımızı açtı.
Suriye rejimine İranlılar, Ruslar çok büyük destek verdi ve 2016 ve 2017 yılları çok zor yıllardı. Artık uluslararası toplum muhalefete destek vermeyi bıraktı. Katar ve Türkiye yalnız bırakıldı Suriye muhalefetine destek konusunda. Çünkü Amerikalılar ve Batı bazı çevrelerden tavsiye alıp Suriye’deki muhalefet yerine PKK’ya yardım etme tavsiyesi almışlardı.”
“TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARINA AKSİ YÖNDE KONUŞLANDIRILMIŞ BÜTÜN UNSURLARIN ÇIKARILMASI GEREKİYOR”
“SDG kuvvetlerinin Suriye ordusuna nasıl entegre olması gerektiğini düşünüyorsunuz” sorusu üzerine Fidan, şu yanıtı verdi:
“Biz çok tutarlı bir şekilde şunda ısrarcı olduk. SDG’den ne istediğimizi açık bir biçimde ifade ettik. Şam hükümeti beklentilerini açık bir biçimde dile getirdi aynı şekilde. Bizim açımızdan çok önemli olan birkaç husus var. Suriye hükümeti ve SDG kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler. Çünkü Suriye hükümeti egemen bir hükümettir, kendi anlaşmalarını yapabilir.
Ancak PKK söz konusu olduğunda SDG içerisinde bazı unsurların bulunduğunu biliyoruz ve hedeflerinin Türkiye’ye karşı mücadele yürütmek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Suriyeli olmayan unsurların SDG’den çıkarılmasını istiyoruz. Irak’tan, İran’dan, Türkiye’den katılan unsurların derhal ayrılmasını istiyoruz. Güzel bir başlangıç olur.
İkincisi ise Türkiye’nin çıkarları ve güvenliğine aksi yönde konuşlandırılmış bütün unsurların çıkarılması gerekiyor. Daha büyük çaplı ve daha teknik değerlendirmeler yapılacaktır Şam’da. Zira kolay bir süreçten bahsetmiyoruz. 50-60 bin kişilik birimlerin yeni oluşturulan bir orduya dahil edilmesi sürecinden bahsediyoruz. Bu sürecin iyi niyetle yürütülmesi gerekiyor.
Ortak bir perspektif, ortak bir gelecek ışığında hareket edilmesi gerekir. Eğer SDG sadece prosedürel, sembolik bir süreç peşindeyse dünyanın geri kalanına entegrasyon sürecine katıldıkları izlenimini uyandırmayı amaçlayıp, gerçekte somut adımlar atmıyorlarsa bu inandırıcı olmaz. Bu nedenle biz gerçek bir angajman bekliyoruz her iki taraftan da.”
“SURİYE’DE BİR ROL OYNAYABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Bakan Fidan, “PKK lideriyle Abdullah Öcalan ile görüşmeler yürütüyorsunuz. Bir anlaşmanın sağlanması yönünde bir rol oynayabilir mi” sorusu üzerine şu yanıtı verdi:
“Bir rol oynayabilir. 2009-2013 yıllarında MİT Başkanlığı görevi yürütürken PKK lider kadrosuyla angajmanlarım oldu, görüşmelerim oldu. Belirli bir noktaya varmaya çalıştık. Esasında bir ortak anlayışa ulaşmaya çok yaklaştık.
Aslında ulaştık da fakat PKK terk etti bu ortak anlayışı Suriye sebebiyle. Bu geçmişte kaldı her halükarda. Ancak tarih tekerrürden ibaret biliyorsunuz. Özellikle Suriye’de bir rol oynayabileceğini düşünüyorum ancak bir rol oynamak ister mi yoksa bunu bir kaldıraç olarak mı kullanmak isteyecek bilmiyoruz.”
“TRUMP HÜKÜMETİNDEN BEKLENTİLERİMİZ VAR”
Fidan, “Donald Trump’ın Benjamin Netanyahu’dan bütün birliklerini geri çekmesini isteyecek mi yoksa bu tampon bölge fikrini mi benimseyecek Amerikalılar size” sorusu üzerine şu ifadeleri kullandı:
“Netanyahu ile çok kapsamlı bir telefon görüşmesi gerçekleştirmeli çünkü Orta Doğu’da barışın öncülüğünü yapan Trump hükümeti ve sürecin sahibi de Trump hükümeti. Dolayısıyla çok beklentimiz var onlardan.
Sağlanmış olan ateşkes başarısızlığa uğrayabilir çünkü ateşkes ihlallerinin, İsrailliler tarafından gerçekleştirilen ateşkes ihlallerinin gerçekten tarif edilemez düzeyde olduğunu söylemek gerekiyor. Süreç durma noktasına neredeyse gelmek üzere. Bu nedenle Başkan Trump Netanyahu ile detaylı bir görüşme gerçekleştirecektir.”
“KENDİLERİ BİRLİK GÖNDEREBİLMEK İÇİN TÜRKİYE’NİN VARLIĞINI İSTİYORLAR”
“‘Türkiye, Uluslararası İstikrar Gücü’ne elinden gelen katkıyı sunmaya hazırdır’ dediniz, bir önceki oturumda söylemiştiniz. İsrail’in sizin katılımınızı veto etmesi hususuna ne diyeceksiniz” sorusunu Fidan, “Uluslararası İstikrar Gücü’nde olunması hususunda şunu söylemek gerekiyor. Biz orada kolaylaştırıcı bir rol oynayabiliriz, meşruiyetlerini artırabiliriz ve halkın desteğini de alacağız. Endonezya, Azerbaycan, başka Müslüman, Arap ülkelerle de yakın çalışıyoruz. Onlar da böyle bir tablo görmek istiyor. Kendileri birlik gönderebilmek için Türkiye’nin varlığını istiyorlar” ifadeleriyle yanıtladı.
“İSRAİL GAZZE AÇISINDAN, GAZZE DE İSRAİL İÇİN BİR TEHDİT OLMAMALI”
Fidan, Gazze ile ilgili devam sorusu üzerine şöyle konuştu:
“Daha önce de ifade ettiğim gibi aslında son derece gerçekçi davranmamız gerekiyor. Öncelikle neye ihtiyacımız var? En başta ihtiyaç duyduğumuz şey İsrailliler ile Filistinliler arasındaki savaşı durdurmak. Bu nedenle Uluslararası İstikrar Gücü’nü varlığına ihtiyacımız var. İsraillileri, Filistinlileri sınırda birbirinden ayırması gerekiyor çünkü birbirlerine saldırmasınlar istiyoruz.
Öncelikli olarak savaşı durdurmanın yolu bu diye düşünüyoruz. Tekrar çatışmanın başlamasının önüne geçmenin yolu bu diye düşünüyoruz. Fakat Uluslararası İstikrar Gücü’nden, şu ana kadar İsrail güvenlik güçleri tarafından tamamlanmamış bir görevin de tamamlanmasını bekliyoruz aslında.
Barış Planı’nda başka hükümler de var. Bu hükümler Gazze’deki güvenlik, emniyet güçleri, görev ve sorumluluklarla alakalı. Bu iki tarafı birbirinden ayırabilirsek ancak diğer meseleleri, Gazze içindeki diğer meseleleri ele alabiliriz. İsrail bir tehdit olmamalı Gazze açısından. Gazze de İsrail için bir tehdit olmamalı.”
“SİLAHSIZLANMA, SÜRECİN İLK ADIMI OLAMAZ”
Bakan Fidan, Hamas’ın silahsızlandırılmasına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Süreçte atılacak ilk adım bu olamaz. Silahsızlanma, sürecin ilk adımı olamaz. Her şeyi olması gereken sırayla yapmamız gerekiyor. Gerçekçi olmalıyız, bunu söylüyorum. Bir sorunu gizlemek ya da göz ardı etmek değil bu, başarılı olmak istiyorsak gerçekçi olmalıyız. Uluslararası İstikrar Gücü’nü öncelikli olarak konuşlandırmamız gerekiyor.
Filistin’in emniyet güçlerinin inşa edilmesi gerekiyor ve aşamalı olarak idareyi ele almamız gerekiyor. Polislik görevini, emniyet görevini Hamas’tan almamız gerekiyor ki insani yardım rahat bir şekilde Gazze’ye akabilsin. Normal bir hayat tesis etmemiz gerekiyor, insanlara umut vermemiz gerekiyor ki bu görev aktarımı işini görüşebilelim.”
“HİÇ KİMSE İSRAİL’İ DURDURAMIYOR GİBİ GÖRÜNÜYOR”
Fidan, Gazze için “Garantörlük konumunu nasıl değerlendireceksiniz” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Şunu düzelteyim: Garantör olarak hiçbir yerde adımız geçmiyor. Üç ülkeyle birlikte imzacıyız, Barış Planı’na imza attık, Katar ve Mısır ile birlikte. Garantör olmakta bir sakınca görmüyoruz. Garantörlük sorumluluklarını taşımakta bir sakınca görmüyoruz. Ancak işaret ettiğiniz hususta haklısınız. Her gün ihlallerin yaşanması barış sürecinde, ateşkes sürecinde, ateşkesin her an durabileceği, sona erebileceği anlamına gelebilir.
Çünkü hiç kimse İsrail’i durduramıyor gibi görünüyor ve tam olarak savaşın başından bu yana yaşadığımız problem de bu. Sahada güvenilir bir güç, mekanizma, yapı olmadıkça hiç kimse bu güç kaldıracını İsrail’e karşı kullanamıyor. Sadece ABD İsrail’i durdurabildi. Sadece belirli sayıda ülke bir araya gelerek Amerikan hükümetini ikna edebildi. Bir zincirleme reaksiyon yaşandı. Biz Amerikalılarla konuştuk, onlar sorunun ağırlığını kabul ettiler.
İsraillileri, Netanyahu’yu tek başlarına bırakırsak, akıllarında tek bir şey var, Gazze’ye girmek, Gazze’yi Filistinlilerden arındırmak. İki metodolojileri var bununla ilgili olarak. Ya Gazze’yi yaşanamayacak bir yere dönüştürmek ki böylece geri kalan Filistinlileri de başka bir yere yollayabilsinler, hepsini yerinden etmiş olacaklar. Ya da şu ana kadar yaptıkları gibi Filistin nüfusunu öldürmeye devam edecekler, tamamını ortadan kaldırana dek.”
“MEVKİDAŞLARIMLA BU KONUYU ELE ALDIM”
Bakan Fidan, “Türkiye’ye yakın noktada gemilere yapılan saldırıların korkutucu olduğunu söylediniz. İnkar edildi bu saldırılar. Ukraynalıların Türkiye’ye yakın gemilere saldırmayacağıyla ilgili verilen güvenceler sizi ikna etti mi” sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Ukraynalı dostlarımızla bu konuyu gündeme taşıdık. Sadece Ukraynalı dostlarımızla değil, Rus tarafıyla da aynı endişeleri gündeme taşıdık. Büyükelçileriyle görüştük. Her iki başkentteki mevkidaşlarımla bu konuyu ele aldım. Bizim için çok hassas bir husus.
Ticaret yollarının hedef alınmasını istemiyoruz. Ticaret gemilerinin vurulmasını istemiyoruz. En baştan beri bizde kaygı uyandıran hususlardan biriydi bu. Bu, savaşın tırmanması anlamına geliyor hem coğrafi anlamda hem de metodoloji çeşitlenmesi anlamında.”
“KATAR’I BURADA TEBRİK ETMEK GEREKİYOR”
Hakan Fidan, Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 23. Doha Forumu’nda açıklamalarda bulundu. Fidan, Doha Forumu’na ve Katar’ın bölgesel faaliyetlerine ilişkin şunları kaydetti:
“Yıllardır Doha Forumu’na katılıyorum. Her geçen gün Doha Forumu’nun biraz daha ileri gittiğini, daha da geliştiğini görüyorum. Bu yıl bütün yıllara nazaran daha önemli bir hale geldi.
Katar bizim kardeşimiz olduğu için de gurur duyuyorum bunu ayrıca söylemekten. Katar sadece bölgesel bir arabulucu değil, artık küresel bir arabulucu oldu. Afrika’da, Güney Amerika’da çatışmaların çözümünde, son bulmasında büyük bir rol oynuyor.
Dolayısıyla Doha Forum hem dünyadaki problemleri bir araya getirmek hem bizim bölgesel problemleri, başta Filistin, Suriye olmak üzere gündeme getirmek açısından fevkalade önemli. Burada bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Katar’la beraber gerçekten bölgedeki arabuluculuk için çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ama Katar’ı burada tebrik etmek gerekiyor. Başta Emir Sayın Şeyh Temim, Başbakan Muhammed bin Abdurrahman ve diğer arkadaşlar hepsi gerçekten çok çalışıyorlar.
Bölgedeki çatışmaların durması için yıllardır faaliyet gösteriyorlar. Az önce de ifade ettim. Sadece bölgede değil, Afrika’da, Güney Amerika’daki çatışmaların durması için de çalışıyorlar. Bu açıdan Katar’ı tebrik ediyoruz.”
“KATAR-TÜRKİYE DOSTLUĞU, SARSILMAZ BAĞLARA SAHİP BİR DOSTLUK”
Bir basın mensubunun Türkiye-Katar ilişkilerine ilişkin sorusuna Fidan, şu yanıtı verdi:
“Türkiye-Katar ilişkileri sarsılmaz bağlara sahip. Cumhurbaşkanımızla, Sayın Emir arasındaki kardeşlik, liderlik ilişkisi örnek bir ilişki. Bizler bu güven ilişkisinin altında. Gerçekten çok önemli başarılara hep beraber imza atıyoruz.
İki ülke arasında bugün bölgede çok yoğun bir iş birliği var. Birçok alanda tabi bu cereyan ediyor. Özellikle yatırım, ekonomi, teknoloji, eğitim, güvenlik, savunma bütün bu alanlarda ciddi bir işbirliği var.
Tabii gelecekte de biz bu iş birliklerini çok daha ileri taşıyacağız. Katar- Türkiye dostluğu, sarsılmaz bağlara sahip bir dostluk.”
TÜRKİYE FİLİSTİN’E ASKER GÖNDERECEK Mİ
Bir başka basın mensubunun Gazze’deki ateşkesin sekteye uğraması ve Türkiye’nin, Gazze’ye asker gönderme planının olup olmamasına ilişkin soruyu Fidan, şu şekilde yanıtladı:
“Sorduğunuz soruların hepsi tamamıyla Gazze Barış Plan’ın ikinci aşamasıyla alakalı konular. Bu konuda çalışmalar, tartışmalar devam etmekte. Biliyorsunuz özellikle hem Barış Planı’nda hem de Birleşmiş Milletler’den geçen Güvenlik Konseyi kararında belli başlı dört tane aslında temel organ, işlem vardı.
Bunlardan birincisi tabii ki ikinci aşamada yönetimin Filistinlilerden oluşacak bir komiteye teslimiydi. Hamas onu yapmaya hazır. Bir polis gücünün oluşturulması Gazze’deki polis ihtiyacını karşılamak için. Diğer taraftan Barış Kurulu’nun hayata geçmesi gerekiyor ve Barış Kurulu’na bağlı olarak da istikrar gücünün hayata geçmesi gerekiyor. Şimdi bütün bunların hayata geçmesi için çalışmaların kesintisiz devam etmesi gerekiyor.
Tabii şu anda alanda birtakım sıkıntılar var. Özellikle İsrail’in günlük yüksek miktarda ateşkes ihlali yaptığını görüyoruz. Sadece ateşkes ihlali yapmakla kalmıyor. Söz verdiği, içeriye girmesi gereken yardımların da gerektiği miktarda ve şekilde girmesine izin vermediğini görüyoruz. Bunlar büyük bir soru. Tabii şu anda özellikle istikrar gücünün oluşturmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.
Çeşitli ülkelerle görüşüldüğünü biliyoruz. Ben daha önceki beyanlarımda da ifade ettim. Türkiye olarak biz Filistin’deki barışın hayata geçmesi için her türlü katkıyı vermeye hazırız; buna İstikrar Gücü’ne asker göndermek de dahil. Ama burada tabii ki ilgili tarafların tutumu, yaklaşımı ve konsensüsü önemli. Bu da dikkate almamız gereken bir husus. Şimdilik görüşmeleri yakından takip ediyoruz. Şimdi söyleyeceklerim bunlar.”
“SURİYE İLE İŞ BİRLİĞİMİZİ DİĞER BÖLGE ÜLKELERİYLE BERABER GELİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Fidan, Suriye’deki son gelişmelere ilişkin soruyu da şu şekilde yanıtladı:
“Devrimin başından beri Suriye hükümetiyle iş birliğimiz devam ediyor. Biliyorsunuz sadece biz değil, bölge ülkeleri aynı zamanda uluslararası toplum da Suriye’ye elinden geleni yardımı yapıyor ve yardım yapmaya da devam edeceğiz. Burada tabii en büyük sıkıntımız bölgede İsrail yayılmacılığının Suriye’ye olan etkisi diğer ülkelere olduğu gibi. O büyük bir risk teşkil etmekte.
Onun dışında ekonomik olarak, güvenlik olarak, ticari olarak bütün alanlarda Suriye ile iş birliğimizi diğer bölge ülkeleriyle beraber geliştirmeye devam edeceğiz. Suriye’nin birtakım sorunları var. İçeride aşması gereken problemler var. Onları bölgedeki kardeşlerinin yardımıyla inşallah el birliğiyle aşacağız diye umuyorum.”
“SDG ENTEGRASYONA NİYETLİ DEĞİL”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Londra merkezli uluslararası çapta faaliyet gösteren Reuters haber ajansına değerlendirmelerde bulundu. Fidan, Hamas’ın silahsızlanmasının sağlanabilmesi için güvenilir bir Filistinli sivil yönetimin ve gözden geçirilmiş, eğitimli bir polis gücünün oluşturulması gerektiğini belirterek Hamas’ın bölgenin kontrolünü devretmeye hazır olduğunu kaydetti.
Fidan, “Öncelikle, teknik kişilerden oluşan Filistin komitesinin Gazze’nin yönetimini devraldığını görmemiz gerek; ardından, Gazze’de görev yapacak polis gücünün – yine Filistinliler tarafından, Hamas tarafından değil – oluşturulduğunu görmeliyiz” dedi.
Bakan Fidan, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonuna ilişkin, SDG’den gelen sinyallerin anlaşmaya uyma “niyetinde olmadıklarını”, aksine bunu aşmaya çalıştıklarını gösterdiğini dile getirdi.
Fidan, “Bence onlar (SDG) komuta ve kontrolün tek bir yerden gelmesi gerektiğini anlamalı. Hiçbir ülkede iki ordu olamaz. Dolayısıyla yalnızca bir ordu, tek bir komuta yapısı olabilir. Ancak yerel yönetimlerde farklı bir uzlaşıya veya farklı anlayışlara varabilirler” ifadelerini kullandı.
Fidan, Esad rejiminin düşüşünden neredeyse bir yıl sonra bazı azınlık haklarıyla ilgili sorunların hala çözülmediğini, Türkiye’nin yeni Suriye hükümetine verdiği desteğin herhangi bir grubu ezmek için bir “açık çek” olmadığını söyledi.
2020 yılında Ankara’nın Rusya yapımı S-400 hava savunma sistemlerini satın alması nedeniyle uygulanan ABD yaptırımlarını kaldırma çabaları sorulan Fidan, her iki tarafın bu konuda çalıştığını söyleyerek, “Yakında bu engeli kaldırmanın bir yolunu bulacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.